Page 365 - hz_musa
P. 365
364 Prof. Dr. Mustafa ERDEM
larını emret.” 1342 ayeti kerimesinde Hz. Musa’ya verilen kitabın
içeriği hakkında kısmi bir bilgi verilmektedir. Buna göre Tev-
rat’ın yazılı olduğu levhaların sayısı belli olmamakla birlikte
onlarda İsrailoğulları’nın ihtiyaç duyduğu veya duyacağı bü-
tün dini ve dünyevi bilgiler geniş bir şekilde yer almıştır. Cena-
b-ı Allah Hz. Musa’ya burada yazılı bulunan emir ve yasaklara
uyulmasını, bunların en güzelleriyle (ahsen) amel edilmesini
emretmiştir. 1343 Hz. Musa’ya Tur Dağı’nda kitap verilmesiyle
alakalı olarak; “Rabbi onunla doğrudan konuşarak,” (Ve kel-
lemehu Rabbuhu) 1344 ifadesi kullanılmıştır. Bu durum Cenab-ı
Allah’ın melekleriyle konuşması şeklinde perde arkasından ve
doğrudan aracısız olarak Hz. Musa ile konuştuğu ve onun ilahi
kelamı, her yönden duyduğu şeklinde yorumlanmıştır. 1345
Kur’an-ı Kerim’de: “Biz daha önceki nesilleri yok ettikten son-
ra, düşünüp ibret alsınlar diye Musa’ya, insanların gönüllerini
aydınlatacak, onlara doğru yolu gösterecek bir rahmet kayna-
ğı olacak kitabı (Tevrat’ı) verdik.” 1346 şeklinde yer alan bilgide
Tevrat yerine kitap kullanılmış ve bunun Hz. Musa’ya verildiği
tarih olarak da önceki nesillerin yok edildikten yani Firavun
ve yanındaki ordusunun Kızıldeniz’de boğulmasından sonra
olduğu açıklanmıştır. 1347
Yukarda mealini naklettiğimiz Araf suresi ayeti kerimelerinin
sıralanış biçiminden sanki onun Tur Dağı’na çıkmadan kırk
günlük riyazet dönemini tamamladığı, sonra da yerine Hz.
Harun’u vekil bırakarak çıktığını anlamak mümkündür. Nite-
1342 Araf, 7/145.
1343 Vehbi, s. 5/1755.
1344 Araf, 7/143.
1345 Yazır, 4/2276.
1346 Kasas, 28/43. Burada da meali yazan heyet, Kitap yerine Tevrat demeyi
tercih etmiştir. Bk. Yüce Kur’an ve Açıklamalı-Yorumlu Meali.
1347 Yazır, s. 5/3739. Önceki nesiller (Kurun-u Ula) için bkz. Taha, 20/51. (Fi-
ravun kurun-u ula demekle kendi zamanından önceki asırları kastetmiş
olmakla beraber kendisi de onlardan ayrılmak istememiş ve o asırlara
katılmıştır. Kur’an lisanında kurun-u ula Firavun’un helak olmasıyla son
bulmuştur. (Yazır, 5/3323-3324.)