Page 260 - Hz_ibrahim
P. 260

258  Prof. Dr. Mustafa ERDEM                                                                                                    Hz. İBRAHİM  259



           Peygamber’imiz  Hz.  Muhammed’in  dedesi  Abdulmuttalib,                      şeriattaki niteliklerini belirtmektedir. Orasının insanlar için
           gördüğü bir rüya üzerine zemzemin yerini bulmuş ve oğlu                       bir sığınak kılındığını, ruhların şevkle oraya koşmak ve ka-
           Haris ile birlikte orayı kazmaya başlamıştır. O, tek oğlu ile bu              natlanmak istediği bir mahal olduğunu, oraya olan arzuların
           kutsal  görevi  yerine  getirmeye  çalışırken  çevresindekilerin              bitmeyeceğini, her yıl oraya gidilse bile bir daha geri dönme
           baskılarına maruz kalmıştır. Bunun üzerine on erkek çocuğu                    isteğinin  tükenmeyeceğini  bildirmektedir.  Bu,  Yüce  Allah’ın
                                                                                         Halil’i İbrahim’in (as); “Rabb’imiz kalplerini oraya arzulu kıl
           olursa  onlardan  birisi  Allah’a  kurban  olarak  adamıştır.  İşte
                                                                                         ve Rabb’imiz duamızı kabul buyur” şeklindeki duasının kabul
           Hz. Peygamber’in babası Abdullah bu yemin üzerine kurban
                                                                                         olması anlamına gelmektedir. Çünkü İbrahim (as), Rabb’imiz
           edilmek istenmiştir. Babası tarafından çok sevilen Abdullah,
                                                                                         insanların kalplerini oraya arzulu kıl ve Rabb’imiz duamızı
           yerine bedel olarak yüz deve kesilmek suretiyle kurban ol-
                                                                                         kabul buyur, demişti.
                               843
           maktan kurtulmuştur.
                                                                                         Yüce  Allah;  orayı  emin  bir  mahal  kıldığını  belirtmektedir.
           Kuyunun  kazılması  esnasında  içinden  altından  yapılmış  iki
                                                                                         Oraya kim girerse kendini güvende hissetmektedir. Dışarıda
           ceylan heykeli, yedi kılıç ve birkaç mızrak çıkartılmıştır. Ku-
                                                                                         istediği şeyi yaptıktan sonra Kâbe’ye giren canını kurtarmak-
           yudan  çıkartılan  bu  kıymetli  eşya,  sonradan  döktürülerek
                                                                                              847
                                                                                         tadır.   Dolayısıyla  Kâbe  ve  çevresindeki  Mescid-i  Haram,
                                 844
           Kâbe için kullanılmıştır.  Abdulmuttalib’in vefatından sonra
                                                                                         insanların hem sevap kazandıkları hem de güven içinde ya-
           zemzem ile ilgili bütün işler (sikaye)  oğlu Ebu Talib’e ondan
                                                                                         şadıkları  bir  yer  olmaktadır.  Dünyanın  çeşitli  ülkelerinden
           sonra da diğer oğlu Abbas’a geçmiştir. Mekke’nin fethinden
                                                                                         gelen insanlar, dünyaya ait korku ve endişelerinden emin ol-
           sonra Peygamber’imiz Hz. Muhammed, zemzem ile ilgili gö-                      mak ve huzur içinde yaşayabilmek için buraya sığınmaktadır.
                                               845
           revleri yine Abbasoğullarına vermiştir.                                       Hatta suç işlemiş kimseler bile buraya girecek olsa çıkıncaya
                                                                                         kadar ona dokunulmamaktadır.  848
               i-  Kâbe’nin Önemi                                                        Hz.  Âdem’den  itibaren  kutsallığı  bilinen  Kâbe’nin  Hz.  İbra-
                                                                                         him’den sonra bütün insanlık için toplu bir ibadet yeri ola-
           Hz. Âdem’den itibaren İslam dininin kıblesi olan Kâbe, Hz. İb-                rak hac ibadetine ev sahipliği yaptığı bilinmektedir.  Hac su-
           rahim ve oğlu Hz. İsmail’in yeniden onu inşa etmesiyle ayrı bir               resinin 22/25. ayeti kerimesinden ve yukarda naklettiğimiz
           önem kazanmış ve insanlar daha heyecanla ve muhabbetle                        bilgilerden;  Kâbe  ve  çevresinin  (Mescid-i  Haram)  evrensel,
           oraya yönelmiştir. Cenab-ı Allah Bakara suresinde bu husus-                   bütün insanlığın ortak değeri ve mülkü olduğu anlaşılmakta-
           ta şöyle buyurmaktadır: “Hani, Beyti insanlar için bir toplantı               dır. O bölgede ikamet edenlerin orayı kendilerine özgü kılma
                                           846
           yeri ve emin bir mahal yapmıştık…”  İbn Kesir bu ayetin açık-                 hakları bulunmamakta, insanları burada ibadet etmekten alı-
           lamasını yaparken şu bilgileri nakletmektedir: Yüce Allah bu                  koymaya kalkanların ağır bir dille eleştirildiği ve acı veren bir
                                                                                                                           849
           ayette mübarek evin şerefini hatırlatarak, onun değerini ve                   azapla tehdit edildiği görülmektedir.  Ayrıca Kâbe’nin tarihî
                                                                                         geçmişi ve ayeti kerimede “beytü’l-atîk” olarak ifade edilmesi,
           843  Küçükaşçı, 44/243.
           844  Hamevi, s. 3/149.                                                        847  İbn Kesir, Tefsir, 2/538.
           845  Küçükaşçı, s. 44/243.                                                    848  Ezraki, s. 27.
           846  Bakara, 2/125.                                                           849  Kur’an Yolu, s. 3/726-727.
   255   256   257   258   259   260   261   262   263   264   265