Page 491 - hz_musa
P. 491

490  Prof. Dr. Mustafa ERDEM



           (Rum Denizi-Fars Denizi) git. Balığı nerede kaybedersen Hızır
           oradadır. 1859
           Hz. Musa’nın Hızır ile buluşması, her ne kadar onun peygam-
           berliğinin  ilk  yıllarında  gerçekleşmiş  gibi  gösterilse  de  bu
           konudaki  rivayetlerden  Hz.  Musa’nın  Kızıldeniz’i  geçtikten
           ve kendisine Tevrat verildikten sonra onunla buluştuğu an-
           laşılmaktadır. Zira daha önce hem fiziki şartlar tam teşekkül
           etmemiş hem de Hz. Musa’ya levhalar/Tevrat verilmemiştir.
           Tarihi ve coğrafi bilgiler ışığında “mecma’u’l-bahreyn”den (iki
           denizin birleştiği yer) maksadın Şüveyş körfezi ile Akabe kör-
           fezinin birleştiği yer olması kuvvetle muhtemeldir. Çünkü Hz.
           Musa’nın Hızır’ı araması, onun İsrailoğulları’nı Mısır’dan çıka-
           rıp Sina Dağı’na götürmesi ve burada vahiy almasından sonra
           meydana gelmiştir. Dolayısıyla buraya en yakın iki deniz Sü-
           veyş ve Akabe körfezleridir. 1860  Bununla birlikte Hz. Musa’nın
           Hızır ile buluştuğu yerin Akdeniz’le Kızıldeniz’in birleştiği yer
           olduğunu söyleyenler de bulunmaktadır.  1861
           İki  denizin  birleştiği  yerin  neresi  olduğu  yönünde  İslami
           kaynaklarda birbirine benzer oldukça abartılı bilgiler nakle-
           dilmektedir. O dönemin sosyal şartları, Hz. Musa’nın bilinen
           ömrü ve bu sürede yaşadığı olaylar değerlendirildiğinde bun-
           ların bir rivayetten öte anlamı olmadığı, Kur’an-ı Kerim’in za-
           ten bu konuda bir zaman ve yer tayin etmediği görülmektedir.
           Hz.  Musa’ya,  onların  bildiği  bizim  bilmediğimiz  iki  denizin
           birleştiği yerde, onun sahip olmadığı bilgilere sahip olan biri-
           sinin bulunduğu haber verilir. İki denizin birleştiği yerle ilgili
           olarak bilim adamları kendi ilmî müktesebatları doğrultusun-
           da tahmin ve tespitlerde bulunmuşlardır. Ancak bunların hep-
           si birer varsayımdan öte bir anlam ifade etmemektedir.



           1859   Vehbi, s. 8/3148.
           1860   Kutub, s. 9/444; Kur’an Yolu, s. 3/571.
           1861   Kutub, s. 9/443.
   486   487   488   489   490   491   492   493   494   495   496