Page 189 - Hz_ibrahim
P. 189
186 Prof. Dr. Mustafa ERDEM Hz. İBRAHİM 187
banisi, ne de ilk Müslüman olarak gösterilmiştir. Medine’deki
vahiylerde ise, İbrahim’in ismi Haniftir, Müslimdir ve İbrahim
takdim etmesidir. “Hz. Muhammed’in ölümünden sonra, on iki yıl içinde
Araplar Irak, Suriye ve Mısır’ı fethettiler ve doğu, batı yönünde yayılmala- dininin banisi olup, İsmail ile Kâbe’yi inşa etmiştir.” şeklin-
590
rını sürdürdüler. Fetihler onları iyi eğitim görmüş çok sayıda Hıristiyan’la
ilişkiye soktu ve daha ileri düzeyde bir ‘savunma’ gereği doğdu. Bu durum, de bir değerlendirme daha yapmaktadır. O, bu ifadeleriyle;
aşırı titizlik gösterme çabasını, Yahudi ve Hıristiyan kutsal metinlerinin sanki Hz. Peygamber ve Müslümanlar Mekke’de müşrikler
bozulduğu (tahrif) tarzında bir akideye dönüştürdü.” Oysa kendisinin de tarafından kendilerine yapılan baskıdan dolayı can derdine
kaynak olarak gösterdiği ayeti kerimelerden anlaşıldığı şekliyle Kur’an’ı
düştükleri için Mekkî ayetlerde Hz. İbrahim ve İsmail’in adı
Kerimde Ehl-i Kitabın kutsal metinleriyle ilgili “tahrif” iddiası, açık bir
şekilde sabittir. Bu konuda bir örnek yeterlidir: “Elleriyle (bir) kitap ya- geçmemektedir demektedir. Ancak Hicret’ten sonra, zaman
zıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için ‘Bu Allah katındandır.’
diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından ötürü vay haline onların! içinde Hz. Muhammed’in iktidarının ve Müslümanların güç-
Ve kazandıklarından ötürü vay hâline onların!” (Bakara 2/78) Bu ayeti ke- lendiklerini, bu durumda bölgede var olan kültürleri ya kendi
rime Watt’ın iddia etti zaman değil, Müslümanların Irak, Suriye ve Mısır’ı
lehine kullanmaya çalıştığını/istismar ettiğini veya yeni bir
fethinden çok önce nazil olmuştur. Zaten Kur’an-ı Kerim, Peygamber’imiz
Hz. Muhammed henüz hayatta iken Veda Haccı esnasında gelen Maide 3/3. dinin kurumsallaşması için onları birer birer yok ettiğini ifa-
ayeti kerimeyle tamamlanmıştır. de etmek istemektedir. Ona göre Mekke’de başka, Medine’de
“İslam, Miladi yedinci yüzyılın başlarında Hz. Muhammed’in tebliğleri ile
belli Yahudi ve Hıristiyan inanç ve tasavvurlarının dönüp dolaştığı bir böl- de başka bir İslam vardır ve ikisi birbirinin aynı değildir. Bu
gede ortaya çıktı. Mekkeli tacirler Bizans İmparatorluğu’na bağlı Ortodoks zihniyete göre Hz. Peygamber Medine’de emel ve hedeflerini
Hıristiyan olan Gazze ve Şam gibi yerlere düzenli bir şekilde gitmekteydiler ki, büyütmüş ve değiştirmiştir. Hz. İbrahim kanalından yararla-
buralar, aynı zamanda Monofizit Hıristiyan olan Habeşistan ya da Etiyopya
İmparatorluğu ile ilişki içindeydi. Bizzat Mekke’de birbirinden neredeyse bü- narak bütün Yahudi potansiyelini kendi amaçlarına yönelik
tünüyle kopuk bir hayat süren az sayıda Hıristiyan vardı. Oysa bu sıralarda, olarak kullanmak istemiştir.
591
Hz. Muhammed’in 622’den 632’ye kadar yaşadığı Medine’de bir takım Yahudi
kabile oymakları sürekli bir şekilde yerleşmiş durumdaydı. Hz. Muhammed’in İbrahim’in dini kabul edilen bu dine mensup bir kimse için Hanif tabirini kul-
vahiy almaya başlamasından hemen sonra (610 dolaylarında), karısının am-
cası Varaka (Hıristiyan olduğu kesin olmamasına rağmen) Hıristiyanlığın lanır.” (Montgomery Watt, Günümüzde İslam ve Hıristiyanlık, çev. Turan
kutsal metinlerine oldukça aşina idi. Tereddüt etmeden, Hz. Muhammed’e Koç, 4. Baskı, İstanbul, 2016, s.17-19.)
gelen vahyin Musa’nın aldığıyla özdeş olduğunu bildirdi. Bu ve daha başka Kur’an-ı Kerim’in Allah vahyi olduğu bütün ilahi kökenli din mensupların-
tecrübelere bağlı olarak Müslümanların Hıristiyanları kardeş telakki ettikleri ca bilinmektedir. Diğer kutsal kitaplardan farklı olarak o toptan değil, yirmi
günler de olmuştu. Kur’an bu durumu (5/82) açıklamaktadır.” üç yıl gibi bir süreçte ayet ayet nazil olmuştur. Onun indirilme stratejisini
“Hz. Muhammed Medine’ye vardığında, orada Yahudileri bulunca şaşırmış, ve içeriğini belirleyen Yüce Allah olup Peygamber’imiz Hz. Muhammed’in
dehşete düşmüştü. Bunlardan bir ya da ikisi dışında, o da kendisini peygam- bir dahli söz konusu değildir. Hatta surelerin isimleri, ayetlerin hangi sure
ber olarak tanımadan, hepsi de Ahd-i Atik’ten öğrendiklerini onun peygam- içinde yer alacağı ve sıralamalarının nasıl olacağı tamamen vahiy ile belir-
berliğini eleştirmede kullandılar. Hz. Muhammed’in hayatının son yıllarında lenen bir husus olmuştur. Dolayısıyla İslam’ın çok kısa zamanda bütünüy-
buna benzer tavırlara sahip Hıristiyanlarla da karşılaştığı görülür. Bu du- le Arabistan’ı etkisi altına alması ve Hz. Peygamber’in vefatından sonra o
rum Müslümanlarda bir tavır değişikliğine yol açtı. Temelde Kur’an, İslam’ı zamanda dünyanın iki süper gücü sayılan İran’ı tamamen tarihten silmesi
Musevilik ve Hıristiyanlığa paralel ve onların kitaplarını teyit eden bir din ve Bizans’ın da büyük bir kısmını fethetmesi İslam düşmanlarını rahatsız
olarak takdim etmişti. (5/44-8) Bununla birlikte, çok geçmeden, sade Müslü- etmiş hazımsızlıklarına sebep olmuştur. Böylece onlar kendilerini teselli
manların inançlarını zedelemelerini önlemek için Musevilik ve Hıristiyanlığa etmek ve İslam’ın hızlı yayılmasını ve etkileme gücünü yok etmek için böy-
karşı ‘bir savunma hattı’ yükseltmek gereği doğdu. Kur’an’dan anlaşıldığına lesi karalama kampanyalarına ihtiyaç duymuşlardır. İçlerindeki derin kini
göre, İslam demek; saflık ve sadeliği içinde, İbrahim’in dini demekti ve İbra- kusmak için yine kendilerinin yazdıkları kaynakları referans göstererek
him de ne Yahudi ve ne de Hıristiyan’dı; zira o, Tevrat’ın Musa’ya İncil’in de Müslümanlar arasında fitne çıkarmaya, en azından diğer din mensupları-
İsa’ya vahyedilişinden daha önce yaşamıştı. ( 2/135, 3/65-8) Öte yandan, nın İslam’a girmesine engel olmaya çalışmışlardır. (M.E.)
Yahudiler ve Hıristiyanlar kendilerine gelen vahiyden yüz çevirmişler ve 590 Wensinck, İbrahim, 5-II/880.
Kur’an’ın açıkça reddettiği batıl akideler ortaya koymuşlardı. Kur’an, Hz. 591 Neccar, s, 111-112.