Page 188 - Hz_ibrahim
P. 188

186  Prof. Dr. Mustafa ERDEM                                                                                                    Hz. İBRAHİM  187


                                                                                         banisi, ne de ilk Müslüman olarak gösterilmiştir. Medine’deki
                                                                                         vahiylerde ise, İbrahim’in ismi Haniftir, Müslimdir ve İbrahim
              takdim etmesidir.  “Hz. Muhammed’in ölümünden sonra, on iki yıl içinde
              Araplar Irak, Suriye ve Mısır’ı fethettiler ve doğu, batı yönünde yayılmala-  dininin banisi olup, İsmail ile Kâbe’yi inşa etmiştir.” şeklin-
                                                                                                                                         590
              rını sürdürdüler. Fetihler onları iyi eğitim görmüş çok sayıda Hıristiyan’la
              ilişkiye soktu ve daha ileri düzeyde bir ‘savunma’ gereği doğdu.  Bu durum,   de bir değerlendirme daha yapmaktadır. O, bu ifadeleriyle;
              aşırı  titizlik  gösterme  çabasını,  Yahudi  ve  Hıristiyan  kutsal  metinlerinin   sanki  Hz.  Peygamber  ve  Müslümanlar  Mekke’de  müşrikler
              bozulduğu (tahrif) tarzında bir akideye dönüştürdü.” Oysa kendisinin de    tarafından kendilerine yapılan baskıdan dolayı can derdine
              kaynak olarak gösterdiği ayeti kerimelerden anlaşıldığı şekliyle Kur’an’ı
                                                                                         düştükleri için Mekkî ayetlerde Hz. İbrahim ve İsmail’in adı
              Kerimde Ehl-i  Kitabın  kutsal  metinleriyle  ilgili    “tahrif”  iddiası, açık  bir
              şekilde sabittir.  Bu konuda bir örnek yeterlidir: “Elleriyle (bir) kitap ya-  geçmemektedir demektedir. Ancak Hicret’ten sonra, zaman
              zıp sonra onu az bir bedel karşılığında satmak için ‘Bu Allah katındandır.’
              diyenlere yazıklar olsun! Elleriyle yazdıklarından ötürü vay haline onların!   içinde Hz. Muhammed’in iktidarının ve Müslümanların güç-
              Ve kazandıklarından ötürü vay hâline onların!” (Bakara 2/78) Bu ayeti ke-  lendiklerini, bu durumda bölgede var olan kültürleri ya kendi
              rime Watt’ın iddia etti zaman değil, Müslümanların Irak, Suriye ve Mısır’ı
                                                                                         lehine kullanmaya çalıştığını/istismar ettiğini veya yeni bir
              fethinden çok önce nazil olmuştur.  Zaten Kur’an-ı Kerim, Peygamber’imiz
              Hz. Muhammed henüz hayatta iken Veda Haccı esnasında gelen Maide 3/3.      dinin kurumsallaşması için onları birer birer yok ettiğini ifa-
              ayeti kerimeyle tamamlanmıştır.                                            de etmek istemektedir. Ona göre Mekke’de başka, Medine’de
              “İslam,  Miladi  yedinci  yüzyılın  başlarında  Hz.  Muhammed’in  tebliğleri  ile
              belli Yahudi ve Hıristiyan inanç ve tasavvurlarının dönüp dolaştığı bir böl-  de başka bir İslam vardır ve ikisi birbirinin aynı değildir. Bu
              gede ortaya çıktı. Mekkeli tacirler Bizans İmparatorluğu’na bağlı Ortodoks   zihniyete göre Hz. Peygamber Medine’de emel ve hedeflerini
              Hıristiyan olan Gazze ve Şam gibi yerlere düzenli bir şekilde gitmekteydiler ki,   büyütmüş ve değiştirmiştir. Hz. İbrahim kanalından yararla-
              buralar, aynı zamanda Monofizit Hıristiyan olan Habeşistan ya da Etiyopya
              İmparatorluğu ile ilişki içindeydi. Bizzat Mekke’de birbirinden neredeyse bü-  narak bütün Yahudi potansiyelini kendi amaçlarına yönelik
              tünüyle kopuk bir hayat süren az sayıda Hıristiyan vardı. Oysa bu sıralarda,   olarak kullanmak istemiştir.
                                                                                                                   591
              Hz. Muhammed’in 622’den 632’ye kadar yaşadığı Medine’de bir takım Yahudi
              kabile oymakları sürekli bir şekilde yerleşmiş durumdaydı. Hz. Muhammed’in     İbrahim’in dini kabul edilen bu dine mensup bir kimse için Hanif tabirini kul-
              vahiy almaya başlamasından hemen sonra (610 dolaylarında), karısının am-
              cası  Varaka  (Hıristiyan  olduğu  kesin  olmamasına  rağmen)  Hıristiyanlığın   lanır.” (Montgomery Watt, Günümüzde İslam ve Hıristiyanlık,  çev. Turan
              kutsal  metinlerine  oldukça  aşina  idi.  Tereddüt  etmeden,  Hz.  Muhammed’e   Koç, 4. Baskı, İstanbul, 2016, s.17-19.)
              gelen vahyin Musa’nın aldığıyla özdeş olduğunu bildirdi. Bu ve daha başka      Kur’an-ı Kerim’in Allah vahyi olduğu bütün ilahi kökenli din mensupların-
              tecrübelere bağlı olarak Müslümanların Hıristiyanları kardeş telakki ettikleri   ca bilinmektedir. Diğer kutsal kitaplardan farklı olarak o toptan değil, yirmi
              günler de olmuştu. Kur’an bu durumu (5/82) açıklamaktadır.”                    üç yıl gibi bir süreçte ayet ayet nazil olmuştur. Onun indirilme stratejisini
              “Hz. Muhammed Medine’ye vardığında, orada Yahudileri bulunca şaşırmış,         ve içeriğini belirleyen Yüce Allah olup Peygamber’imiz Hz. Muhammed’in
              dehşete düşmüştü. Bunlardan bir ya da ikisi dışında, o da kendisini peygam-    bir dahli söz konusu değildir. Hatta surelerin isimleri, ayetlerin hangi sure
              ber olarak tanımadan, hepsi de Ahd-i Atik’ten öğrendiklerini onun peygam-      içinde yer alacağı ve sıralamalarının nasıl olacağı tamamen vahiy ile belir-
              berliğini eleştirmede kullandılar. Hz. Muhammed’in hayatının son yıllarında    lenen bir husus olmuştur. Dolayısıyla İslam’ın çok kısa zamanda bütünüy-
              buna benzer tavırlara sahip Hıristiyanlarla da karşılaştığı görülür. Bu du-    le Arabistan’ı etkisi altına alması ve Hz. Peygamber’in vefatından sonra o
              rum Müslümanlarda bir tavır değişikliğine yol açtı. Temelde Kur’an, İslam’ı    zamanda dünyanın iki süper gücü sayılan İran’ı tamamen tarihten silmesi
              Musevilik ve Hıristiyanlığa paralel ve onların kitaplarını teyit eden bir din   ve Bizans’ın da büyük bir kısmını fethetmesi İslam düşmanlarını rahatsız
              olarak takdim etmişti. (5/44-8) Bununla birlikte, çok geçmeden, sade Müslü-    etmiş hazımsızlıklarına sebep olmuştur.  Böylece onlar kendilerini teselli
              manların inançlarını zedelemelerini önlemek için Musevilik ve Hıristiyanlığa   etmek ve İslam’ın hızlı yayılmasını ve etkileme gücünü yok etmek için böy-
              karşı  ‘bir savunma hattı’ yükseltmek gereği doğdu. Kur’an’dan anlaşıldığına   lesi karalama kampanyalarına ihtiyaç duymuşlardır. İçlerindeki derin kini
              göre, İslam demek; saflık ve sadeliği içinde, İbrahim’in dini demekti ve İbra-  kusmak için yine kendilerinin yazdıkları kaynakları referans göstererek
              him de ne Yahudi ve ne de Hıristiyan’dı; zira o, Tevrat’ın Musa’ya İncil’in de   Müslümanlar arasında fitne çıkarmaya, en azından diğer din mensupları-
              İsa’ya vahyedilişinden daha önce yaşamıştı. ( 2/135, 3/65-8) Öte yandan,       nın İslam’a girmesine engel olmaya çalışmışlardır. (M.E.)
              Yahudiler  ve  Hıristiyanlar  kendilerine  gelen  vahiyden  yüz  çevirmişler  ve   590  Wensinck, İbrahim, 5-II/880.
              Kur’an’ın  açıkça  reddettiği  batıl  akideler  ortaya  koymuşlardı.  Kur’an,  Hz.   591  Neccar, s, 111-112.
   183   184   185   186   187   188   189   190   191   192   193