Page 91 - hz_musa
P. 91
90 Prof. Dr. Mustafa ERDEM
Kerim’in açıklamalarından, Hz. Musa’nın Kıpti’yi öldürmesi
hadisesinin ikinci kavga esnasında duyulduğu anlaşılmakta-
300
dır. Kıptilerden birinin öldüğü şehirde duyulmuş olsa bile
en azından kim tarafından öldürüldüğü bilinmemektedir. Ge-
nel kanı, İsrailoğulları’ndan adam ile Hz. Musa arasında bir sır
olan ve başkaları tarafından bilinmeyen önceki gün işlenen
cinayetle ilgili sözün, ikinci kavgada kendisini yakalamak is-
teyen Hz. Musa’ya, yanlışlıkla kendisini yakalayacağını sana-
rak İsrailoğulları’ndan hemşerisi tarafından söylendiği iddia
301
edilmiştir. Nesefi de bu görüşü destekler mahiyette şöyle
demektedir: “Bir gün önce Kıpti’nin öldürüldüğü haberi etrafa
yayılmış fakat katilinin kimliği belli olmamıştı. İsrailoğulları’na
mensup kişi Hz. Musa’nın bu durumunu açıklayınca, bu ikinci
Kıpti, katilin Hz. Musa olduğunu bildi, durumu Firavun’a bildir-
di, onlar da buna karşılık, Hz. Musa’yı öldürmeyi kararlaştır-
dı.” 302
Mevdudî cinayet olayının açığa çıkmasıyla ilgili olarak: “Hz.
Musa İsrailliyi paylayıp azarladıktan sonra Mısırlıya saldırmak
üzere hamle etti. İsrailli de sandı ki, kendisini öldürecek. Bu
yüzden bağırıp çağırmaya başladı ve böylece dünkü hadisenin
sırrını kendi aptallığı yüzünden açığa vurmuş oldu.” 303 ifade-
lerini kullanmış, bu olayın İsrailli tarafından yapıldığını ileri
sürmüştür.
“Sen dün bir adamı öldürdüğün gibi bugün de beni mi öldüre-
ceksin?” ifadesini Kıpti’nin söylediğini düşünenler, onun Hz.
Musa’nın bir adam öldürdüğünü duymuş olacağını kabul et-
mektedir. Nitekim Razî, bu sözün Mısırlı tarafından söylenme-
ye uygun olduğunu ve başkasına değil ona ait olduğunu, doğru
açıklamanın da bu olduğunu belirtmektedir. Ayrıca o, Kıpti’nin
300 Mahmud, s. 235; eş-Şihava, s, 43.
301 Zemahşerî, s. 5/28; İbn Kesîr, Tefsir, s. 11/6201; Ebussuud, s. 6/502-503;
Kutub, s. 11/239; Vehbi, s. 10/4082; Havva, s. 10/488-489; Kur’an Yolu, s.
4/221.
302 Taberî, s. 1/39. Ayrıca bk. A. Neccar, s. 229; Havva, s. 10/489.
303 Mevdudî, s. 4/169; Ayrıca bk. Eş-Şihava, s. 46.