Page 474 - hz_musa
P. 474

Hz. MUSA  473



           ihanet pahasına siyasi otoriteyle iyi ilişkiler içinde olabilmiş, iş
           birliği yapmış, bu muazzam serveti biriktirebilmiştir.
           İsrailoğulları  henüz  Mısır’dan  çıkmadan  bu  serveti  birik-
           tirmişse,  Kızıldeniz’i  geçmelerinden  önce  ve  sonrasında  bu
           serveti bütün olumsuzluklara rağmen nasıl yanında taşıyabil-
           miştir ki bunların arasında Kur’an-ı Kerim’de yere batırıldığı
           belirtilen sarayları da bulunmaktadır. Bütün bunların yanında
           Karun şayet Kızıldeniz’i Hz. Musa ve beraberindekilerle geç-
           miş ise, İsrailoğulları’nın çöllerde süründükleri bir dönemde
           o, insanlar canlarını korumaktan acizken bahse konu malını
           ve  saltanatını  nasıl  koruyabilmiştir?  Bu  soruları  çoğaltmak
           mümkündür. Tarihin kutsal kitaplar dışında, kayıtlı ve sağlıklı
           bilgilerden aciz kaldığı bu dönemlerde başka bilgi kaynağı bu-
           lunmamaktadır. Bu kaynakların en güvenilir olanı da şüphesiz
           Kur’an-ı  Kerim  olduğuna  göre  onun  verdiği  bilgiler  mutlak
           doğru olarak kabul edilmektedir.
           Kur’an-ı  Kerim’de  onun  zenginliğinden,  bu  zenginliği  kendi
           bilgi ve gayretinin sonucu elde ettiği iddiasından, zenginliğin
           onu şımartmasından, onun malını gösteriş ve insanlara zulüm
           için kullanmasından söz edilmektedir. Bu yüzden Karun’un,
           bu nimetleri kendisine vereni unuttuğu, Allah’ın verdiğini in-
           sanlarla paylaşmadığı, sonunda şımarıklığı ve azgınlığı sebe-
           biyle malıyla birlikte helak oluşu şöyle haber verilmektedir:
           “Karun, Musa’nın kavminden birisiydi. Kibir ve azgınlıkla hal-
           kına zulmediyordu. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, hazine-
           lerinin  anahtarlarını  (hazine  sandıklarını)  güçlü  kuvvetli  bir
           topluluk zorlukla taşıyabiliyordu. 1806  Halkı ona demişti ki: ‘Ser-

           1806  Burada “Hazine sandıkları” diye tercüme edilen “mefatih” kelimesi “mif-
               tah” sözcüğünün çoğulu olarak “anahtarlar” demektir. Müfessirlerin çoğu
               da ayeti kerimeyi bu şekilde yorumlamıştır. Buna göre taşınmasında zor-
               luk çekilen Karun’un hazinelerinin anahtarları olmalıdır. Şayet bu kelime
               “meftah” kelimesinin çoğulu ise bu takdirde, “hazinenin bizzat kendisi ve
               onun konduğu yer” anlamına gelmektedir. İbn Abbas, “Mefatih” ifadesinin
               malın bizzat kendisi anlamına geldiği görüşündedir. Razi de bu yorumun
               daha açık ve şüpheden uzak olduğu kanaatindedir. (Yüce Kur’an, Açıkla-
               malı-Yorumlu Meali, s. 393.)
   469   470   471   472   473   474   475   476   477   478   479