Page 115 - Hz_ibrahim
P. 115

112  Prof. Dr. Mustafa ERDEM                              Hz. İBRAHİM  113



 330
 sen de pekâlâ biliyorsun.” dediler.”  Hz. İbrahim’in de asıl ama-
 cı onlara bunu itiraf ettirmektir. Bu ifade şekli onların kendi
             NEMRUD’UN TANRILIK İDDİASI
 tanrılarının  âcizliğini  bildiklerinin  itirafı  niteliği  taşımakta-
 dır. Yaşanan olaylar ve uygulanan yöntem, Hz. İbrahim’e, on-
             İnsanlar  dünya  hayatında  çeşitli  şekillerde  sınanmaktadır.
 ların inançlarının ne kadar anlamsız ve saçma olduğunu gös-
             Bunların bir kısmı fiziki/maddi alanda olduğu gibi bir kısmı
 331
 terme ve yüzlerine vurma fırsatı vermektedir.  Hz. İbrahim,   da manevi alanda olmaktadır. Kur’an-ı Kerim’de: “Ant olsun ki
 kavminin kendisini doğrular şekilde davranmasından sonra   sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden
 eski  alışkanlık,  inanış  ve  cahilliklerine  geri  dönmesine  çok   biraz azaltma ile deneriz…”  buyrularak sınanma şekillerinin
                                     335
 üzülerek, artık onlara ibret ve hikmetin kâr etmediğini, yapı-  bazılarına dikkat çekilmiştir. Bunların dışında mallarıyla, ev-
 lacak bir şeyin kalmadığını hissetmiştir. Hz. İbrahim, “Sizi ve   latlarıyla, sahip olduğu maddi imkânlarla denenenlere de çe-
 yapmakta olduklarınızı Allah yarattığı hâlde yonttuğunuz şey-  şitli vesilelerle temas edilmiştir. Her bir imtihan şeklinin ken-
 332
 lere mi ibadet edersiniz?...”  ifadesiyle onların aymazlıkları-  di içinde zor ve ağır tarafları vardır. Bunlar arasında inançla
 nı yüzlerine haykırmıştır. Artık inandıklarının, yaptıklarının   bağlantılı devlet malı ve otoritesinin kullanımıyla ilgili olanlar
 yanlış ve batıl olduğu hususunda onları uyarmaktan, yapma-  hakkında Kur’an-ı Kerim, başta firavunlar olmak üzere çeşitli
 ları gerekenleri hatırlatmaktan usanmış, hikmetli sözün bir   şahıs ve kavim isimlerinden örneklemeler yapmıştır.
 anlamı kalmadığını, nasihatin, merhametin işe yaramadığını   Tarih boyunca dine ve Cenab-ı Allah’ın kulluk davetine en çok
 görerek onları Allah’a havale etmiştir:”   “… Allah’ı bırakıp   uzak duran, muhalefet ve isyan edenler servet ve iktidar sa-
 333
 da size hiçbir fayda ve zarar vermeyen bir şeye hâlâ tapacak   hipleri olmuştur. Bunlar, ellerindeki imkân ve gücün asıl sahi-
 mısınız? Size de, Allah’ı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de   bini ve kaynağını unutmuş, kendilerinin her şeyi yapabilecek-
 334
 yuh olsun! Siz akıllanmaz mısınız?”  demiştir.  lerine inanarak Cenab-ı Allah’ı âdeta devre dışı bırakmıştır.
             Oysa servet ve iktidar Davud (as) ve Süleyman (as) gibi salih

             kullarda Allah’a şükür ve O’nun kullarına hizmet vesilesi ol-
             muş, Nemrud ve firavunlarda Allah’a isyan ve O’nun kulları-
             na zulüm şekline dönmüştür. Nitekim çeşitli zamanlarda ve
             coğrafyalarda iktidar gücünü elinde bulunduranların, inanç
             zafiyetinin bir ürünü olarak, güç sarhoşluğu/zehirlemesi ve
             bölgesel kültürün de tetiklemesiyle daha da ileri giderek, Al-
             lah’ın yaptıklarını, kendilerinin yapabileceklerine hatta tan-
             rılık  iddiasında  bulunduklarına  veya  kendilerini  Tanrı  gibi
             muktedir  gördüklerine  şahit  olunmuştur.  Kur’an-ı  Kerim’in
 330  Enbiya, 21/65.
 331  Kur’an Yolu, s. 3/687.  verdiği  habere  göre  bunun  en  somut  örneklerinden  birisi
 332  Saffat, 37/95/96.  olarak firavun gösterilmiştir. Nitekim Hz. Musa onu Allah’a
 333  Ebussuud, s. 6/51.
 334  Enbiya, 21/65-66.  335  Bakara, 2/155.
   110   111   112   113   114   115   116   117   118   119   120