Page 39 - Microsoft Word - orjinal
P. 39

Dr. MUSTAFA BAŞ                       39





                                Hicret ve Önemi


                                H    icret, kelime olarak “kişinin herhangi bir şey veya yerden be-

                                     den, lisan veya kalb olarak ayrılıp uzaklaşması” anlamına gel-
                            mektedir. Terim olarak da, Peygamberimiz ve Mekkeli  müslümanların
                            milâdî 622 yılında Mekke’den Medine’ye göç etmelerini ifade
                            etmektedir. Hicret,  İslâm tarihinde ve Peygamberimizin hayatında en
                            önemli olay olarak, İslâmı tebliğde bir dönüm noktasını oluşturmuş, Müs-
                            lümanlara yeni bir kapı açmış, Mekke’de baskılı dönemde bunalan Saha-
                            beyi’ diriltmiş, İslam Toplumunu Medine de güç olarak ortaya çıkarmış-
                            tır.
                                Hicret, inanmış Muhacirler (Mekke’den Medineye göç eden Müslü-
                            manlar) için, bütün mal varlıklarını, itibarlarını geride bırakarak, Allah ve
                            Rasûlüne bağlılığın, iman için fedâkârlığın, yalnızca Allah’ı ve Resulunu
                            seçmenin, inanç uğruna her zorluğu göze almanın destansı ifadesidir. Ay-
                            nı zamanda  Ensar (Medine’li Müslümanlar) için de, iman uğruna bir
                            lokma ekmeğini kendilerine kardeş kabul ettiği muhacirlerle paylaşabile-
                            cek kadar kardeşlik, beraberlik anlayışının ve başkasını kendisine tercih
                            etmenin ifadesidir. Peygamberimizle birlikte bu destanı yazan güzel in-
                            sanları  Kur’an; kelimelerin en tatlısı ile övmektedir; “Öne geçen
                            Muhâcirler ve Ensâr ile onlara güzellikle uyanlar; Allah onlardan râzı
                            olmuştur, onlar da O’ndan râzı olmuşlardır ve (Allah) onlara, içinde ebedî
                            kalacakları, altından  ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır.  İşte büyük
                            kurtuluş ve mutluluk budur.” (Tevbe Suresi, 100). “Şüphesiz iman eden-
                            ler, hicret edenler ve Allah  yolunda cihad edenler; işte onlar, Allah’ın
                            rahmetini umabilirler. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.” (Bakara
                            Suresi, 218)
                                Bu iki olguya örnek olarak Suheyb-i Rumi ve Abdurrahman b. Avf
                            verilebilir. Suheyb-i Rûmî, Mekke’ye köle olarak gelip daha sonra da
                            yaptığı ticaretle zengin olmuş biriydi.  Hz Peygamberden sonra hicrete
                            niyetlendiğinde, Mekkeli müşrikler onu engelleyerek, “Sen buraya bir
   34   35   36   37   38   39   40   41   42   43   44