Page 35 - Microsoft Word - orjinal
P. 35
Dr. MUSTAFA BAŞ 35
İslâm Çalışmayı Emreder
Ç
alışmak, insan için bir görev hatta görevden de öte bir ihtiyaçtır.
Tarihsel sürece dikkat ettiğimizde alan ve niteliği değişik olsa da
çalışmanın, insanlığın tarihiyle beraber başladığını ifade edebiliriz. İn-
sanlığa gönderilen peygamberler ve getirdikleri dini esasların hemen hep-
si çalışmayı teşvik etmiştir. Çalışmak ve çalışkanlık, erdem ve fazileti
amaçlayan her din ve ideoloji tarafından teşvik edilirken, çalışanlar da
ödüllendirilmiştir. Şüphesiz insanlığın elde ettiği her başarı ve buluşun
temelinde çalışma, bu çalışmalarda da birilerin emeği, alın teri vardır.
Çağımızda insanlığın faydalandığı birçok buluşun temelini de gayret ve
çalışma teşkil etmektedir.
İnsanlığa en son olarak gönderilen İslâm dini de, inananlara ahiret
için hazırlığı emrederken dünya ve dünya nimetlerini elde etmeyi de
önemektedir. Kur’an-ı Kerim’de “İnsana kendi çalışmasından başka bir
şey yoktur.” (Necm, 39) buyurulmak suretiyle bu durum adeta ilke haline
getirilmiştir. Buna göre kişilere ancak emeklerinin karşılığı vardır. İlahi
otorite, gerekli ölçülere uyan hiçbir kimsenin emeğinin, çalışmasının boşa
çıkarılmayacağını Kur’an ayetlerinde dile getirmektedir. Hz. Musa za-
manında yaşayan ve varlıklı biri olan Kârûn’a hitap edilirken,
“...dünyadan da nasibini unutma” (Kasas, 77) buyurulması, İslâm’ın
dünyaya bakış açısı konusunda bize bir fikir vermektedir. Dikkatlice in-
celendiğinde toplu ibadet günü olan Cuma Günü diğer dinlerde olduğu
gibi sadece ibadete ayrılmamıştır. Cuma namazından sonra alışverişe
gitmeyi emreden ayette çalışarak kazanca verilen değer vurgulanmıştır:
“(Cuma) namazı bitince yeryüzünde dağılın, Allah’ın fazlından rızık ara-
yın.” (Cum’a, 10). Hz. Peygamber (s.a.s.), peygamberlikten önceki dö-
nemlerinde Kureyş’in sürülerini koyun başına belirli bir ücretle otlatmış,
ticaret yaparak geçimini sağlamaya çalışmıştır. Kendinden önceki pey-
gamberlerin de birer mesleği olduğunu bildiren Allah Resulü (s.a.s.); “
Kişi el emeğiyle kazandığından daha hayırlı bir taam yememiştir. Dâvud