Page 466 - hz_musa
P. 466

Hz. MUSA  465



           yüzden  onun  kabrinin  yerinin  bilinmediği  söylenmiştir. 1770
           Buna rağmen İslam kaynaklarında Hz. Musa’nın kabrinin Tih
           çölünde, Eriha’ya 11, Doğu Kudüs’e 20 kilometre mesafedeki
           Nebi Musa denilen yerde olduğu nakledilmiştir.  1771

           İsrailoğulları onu kurtarıcı, çoban, lider, peygamber, komutan,
           yasa uzmanı, Tanrı’yla yüz yüze konuşan tek kişi olarak ta-
           nımlamakta, dağda yalnız başına öldüğüne ve Moab toprakla-
           rında Tanrı tarafından gömüldüğüne inanmaktadır. Hz. Musa
           tarafından İsrailoğullarına miras bırakılan Tevrat’ta “Bugüne

           dek mezarının nerede olduğunu kimse bilmiyor” diye yazıldığı
           için başlangıçta başında bir mezar taşı bile bulunmayan Hz.
           Musa’ya bir mezar yeri aramaya veya isnat etmeye kalkışma-
           dılar. 1772

           Hz. Musa’nın Kişiliği

           Hz. Musa, Kur’an-ı Kerim’de özel olarak seçilen, Tur Dağı’nın
           sağ  tarafında  kendisine  seslenilen,  özel  olarak  ilahi  huzura
           davet  edilen,  bizzat  Cenab-ı  Allah’ın  kendisiyle  konuşarak
           ayetlerini vahyettiği bir elçi, bir peygamber olarak tanıtılmak-
           tadır. 1773  Hz. Musa’nın Cenab-ı Allah ile aracısız olarak konuş-
           muş ve O’nun kelamını doğrudan işitmiş olması ona şeref ve
           üstünlük vesilesi olarak yeter denilmiştir. 1774
           Hz. Peygamber’den (s.a.v.) nakledildiğine göre Hz. Musa, Ce-
           nab-ı Allah’ı onunla zikredeceği ve dua edeceği bir şey ister.
           O da yedi kat göklerin ve yedi kat yerlerin ehli bir araya gel-
           se  “Lailahe  illallah”  ifadesinin  daha  ağır  geleceğini  söyleye-
           rek bununla kendisini zikretmesini ve dua etmesini tavsiye
           eder. 1775
           1770   Kara, s. 528.
           1771   Tecrid-i Sarih, s. 4/508-509; Adam, s. 65.
           1772   Adam, s. 65.
           1773   Nisa, 4/164; Araf, 7/144; Meryem,19/51-53
           1774   İbn Hazm ez-Zahiri, s. 3/12.
           1775   İbn Kesîr, Kasas, s. 336.
   461   462   463   464   465   466   467   468   469   470   471