Page 49 - hz_musa
P. 49
48 Prof. Dr. Mustafa ERDEM
göreceğim demiştir. Gözünün önünde bir nur halesi oluşmuş-
tur. “Ey Musa! Gözümün önünde büyüyüp yetişesin diye (Fira-
121
vun ve ailesine) sana karşı katımdan bir sevgi verdim.” ayeti
kerimesinde işaret edildiği gibi Hz. Musa çok sevimli bir çocuk
122
olarak dünyaya gelmiştir. Öncelikle annesi erkek bir çocuk
doğurduğu için son derece bunalmış, korkmuş buna rağmen
123
onu çok sevmiştir. Cenab-ı Allah, onun korunup kollanması
ve kendi gözetiminde yetiştirilip olgunlaşması için onu sevgi
ile kuşatmış, ona karşı insanların kalbine bir sevgi vermiştir.
Onu kim görmüşse mutlaka sevmiştir.
Hz. Musa, Hz. Harun ve ablası Meryem’den sonra ailenin üçün-
cü çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Çocuk doğunca ebe onu
kucağına almış, o da sevmiş ve annesine: “Çocuğunu al, esa-
sen ben onu öldürsünler diye cellatlara ihbar etmek niyetiyle
gelmiştim. Yüzündeki kabarcıklardan dolayı onun bizim mah-
vımıza yol açacağını zannettim, ama ona duyduğum aşırı sevgi
elimi kolumu bağladı. Sen bebeğini koru.” demiştir. Ebe kadın
dışarda cellatlarla karşılaştığında gördüklerini inkâr etmiştir.
Cellatlar Hz. Musa’nın annesinin evine girdiklerinde kadınca-
ğız korkudan titremeye başlamış, neredeyse aklı başından gi-
decek hale gelmiş ve ne yapacağını bilememenin telaşı içinde
oğlunu acelece kundaklayarak yanmakta olan tandırın içine
bırakmıştır. Cellatlar evde yaptıkları aramada bir şey bulama-
mıştır. Ona ebe kadının buraya niçin geldiğini sorduklarında
arkadaşları olduğunu ve ziyarete geldiğini söylemiştir. Evde
doğumu çağrıştıran hiçbir hal ve görüntü bulamayınca cellat-
lar evden ayrılmıştır. Anne ve kızı Hz. Musa’yı tandırın içine
koyduklarını unuttukları için aramaya koyulmuş ve sonra onu
124
tandırın içinde parmağını emerken bulmuş, tıpkı dedesi Hz.
121 Taha, 20/39.
122 Harman, Musa, s. 31/208.
123 İbn Kesîr, Tefsir, s. 11/6194.
124 Parmak emme hikayesi Hz. İbrahim’in çocukluğu için anlatılan rivayetler
arasında da yer almaktadır. Ancak orada Hz. İbrahim Cebrail’in parmağını
emen çocuk olarak tarif edilmektedir. (Erdem, Hz. İbrahim, s. 42.