Page 21 - hz_musa
P. 21

20  Prof. Dr. Mustafa ERDEM



           linde  “büyük  ev”  anlamındaki  per’ao/per’aa  kelimelerinden
           geldiği iddia edilen firavun kelimesinin, İbranice veya Sürya-
           niceden geçtiği sanılmaktadır. Kelime milattan önce 1370’ler-
                                                      15
           de “kral” anlamında kullanılmaya başlanmıştır.  Firavun keli-
           mesinin kibir ve gurur anlamlarına geldiği de söylenmektedir.
           Bu kelimenin sapma ve saptırma, bozulma ve başkalarını boz-
           ma, zarara girme ve zarara sokma anlamlarında yaygın olarak
           kullanıldığı bilinmektedir. Çoğulu “Feraine”dir. 16
           Mevdudî’ye  göre  “Firavun”  kelimesi  “Güneş  tanrısının  oğlu”
           anlamına gelmektedir. Eski Mısırlılar güneşe “Ra” adını ver-
           miş ve “Yüce Tanrı” diye tapmış daha sonra da firavun adını
           vermiştir. Eski Mısırlıların inancına göre her kral iktidarını,
           tanrı Ra ile olan ilişkilendirmiş ve kendisini Ra’nın canlı bir
           örneği  ve  yeryüzündeki  temsilcisi  olduğunu  iddia  etmiştir.
           Bundan dolayı iktidara gelen her krallık hanedanı, kendilerini
           güneş soyundan gelen kimseler olarak görmüş ve bütün kral-
           lar “Yüce Rab” olduklarını halka kabul ettirmek için firavun
           unvanını almışlardır. 17

           Mısır’daki eski imparatorluk döneminden itibaren kullanılan
           firavun kelimesi, krallık sarayını ve orada oturanları ifade için
           de kullanılmıştır. Nitekim XIII. Sülale dönemi ortalarına kadar
           firavun, Mısır kralının unvanı olarak değil “Saray” anlamında
           kullanılmıştır. XII. sülaleden önce, kralın adı anılmaksızın kul-
           lanılan bu kelime, söz konusu sülale dönemi (MÖ 950-730)
           metinlerinde kralın adının başında bir unvan olarak yer alma-
           ya başlamıştır. Genellikle Eski Mısır inancında Firavun hem
           kral  hem  de  tanrının  oğlu  ve  dolayısıyla  tanrı  olarak  kabul
                    18
           edilmiştir.  O, yeryüzündeki düzenin korunma ve devamın-
           dan sorumlu olduğu gibi dini hayatın da en önemli kişisi ol-
           15   Kur’an Yolu, Türkçe Meal-Tefsir, Heyet, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları,
               Ankara 2006, s. 2/564.
           16   Yazır, s. 1/347; Kara, s 139-150.
           17   Ebu’l A’la Mevdudî, Tefhimu’l Kur’an, Çev. Heyet, İstanbul, 1996, s.2/76.
           18   Kur’an Yolu, 2/564.
   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25   26