Page 79 - Hz_ibrahim
P. 79

76  Prof. Dr. Mustafa ERDEM                               Hz. İBRAHİM  77



 layan nefsi, babası ve kavmi, dönemin kralı, kendi ailesi ile   Allah’tan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız. Allah’ın
 imtihanı  ve  mücadelesi  şeklinde  yorumlamak  mümkündür.   ayetlerini ve O’na kavuşmayı inkâr edenler-işte onlar- benim
 Yerel batıl inanışlar ve özellikle putperestlik vesilesi ile ba-  rahmetimden  ümitlerini  kesmişlerdir  ve  onlar  için  acıklı  bir
 bası ve kavmi ile imtihan edilmiştir. Allah’ın sıfatları ve kud-  azap vardır. Kavminin (İbrahim’e) cevabı ise: ‘Onu öldürün ya-
 retine meydan okunduğu bir sırada; “Mademki öyledir, sen de   hut yakın!’ demelerinden ibaret oldu. Ama Allah onu ateşten
 Tanrı olduğunu söylüyorsan o zaman güneşin batıdan doğma-  kurtardı. Doğrusu bunda, iman eden bir kavim için ibret vardır.
             (İbrahim onlara) dedi ki: Siz, sırf aranızdaki dünya hayatına
 sını sağla.” diyerek tartışmada akli delillerin en veciz olanının
             has muhabbet uğruna Allah’ı bırakıp birtakım putlar edindi-
 kullanıldığı olay, Hz. İbrahim’in zamanın kralı Nemrud ile im-
             niz. Sonra kıyamet günü ( gelip çattığında ise) birbirinizi ta-
 tihan ve mücadelesini göstermektedir.
             nımazlıktan gelecek ve birbirinize lanet okuyacaksınız. Vara-
 Hz. İbrahim’in ne zaman ve kaç yaşındayken peygamber ol-
             cağınız yer cehennemdir ve hiç yardımcınız da yoktur. Bunun
 duğu bilinmemekle birlikte onun genç yaşta peygamberlikle
             üzerine Lut ona iman etti. Ve (İbrahim): Doğrusu ben Rabb’ime
 görevlendirildiği, hem doğru, hem de tasdik etmek anlamın-
             (emrettiği  yere)  hicret  ediyorum.  Şüphesiz  O,  mutlak  güç  ve
 da yalan söylemeyen birisi olduğu için “sıddîk” diye isimlen-
                                  203
             hikmet sahibidir, dedi.”   Buradan da anlaşıldığına göre, Hz.
 202
 dirildiği kaynaklarda yer almaktadır.
             İbrahim baba ocağından ayrılmadan ve ateşe atılmadan önce
 Onun peygamberlik görevi ile ilgili olarak Ankebut suresin-  peygamber olarak görevlendirilmiş, Hz. Lut ve Hz. Sare ya-
 de şöyle buyrulmaktadır: “İbrahim’i de gönderdik. O kavmine   şadıkları coğrafyadan ayrılmadan önce onun tebliğ etmekle
 şöyle demişti: Allah’a kulluk edin. O’na karşı gelmekten sakının.   memur olduğu değerlere iman ile şereflenmiştir.
 Eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır. Siz Allah’ı bı-
 rakıp birtakım putlara tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz.   Hz. İbrahim’in peygamberlik mücadelesinde apayrı bir özel-
             lik  dikkati  çekmiştir.  Onun  yüzünden  tebessüm,  kalbinden
 Bilmelisiniz ki, Allah’ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık ver-  merhamet, sözlerinden tatlılık eksik olmamıştır. O, her hâl ve
 mezler. O hâlde rızkı Allah katında arayın. O’na kulluk edin ve   şartta kavmini Allah’a imana çağırmış, putların Tanrı olma-
 O’na şükredin. Ancak O’na döndürüleceksiniz. Eğer (size tebliğ   dıklarını ve olamayacaklarını, ay, yıldız ve güneş gibi değiş-
 edileni) yalan sayarsanız bilin ki sizden önceki birçok milletler   ken  gök  cisimlerine  tapınılmaması  gerektiğini  hatırlatarak
 de (kendilerine tebliğ edileni) yalan saymışlardır. Peygambere   onları uyarmış, aklı kullanarak soru cevap yöntemi ile onların
 düşen, yalnız açık bir tebliğdir. Allah’ın yaratılanı ilk baştan   yanlışlarını ve tebliğ ettiği dinin doğruluğunu ve gerekliliğini
 nasıl yarattığını, (ölümden) sonra bunu (nasıl) tekrarladığını   ispatlamaya çalışmıştır. 204
 görmediler mi? Şüphesiz bu, Allah’a göre kolaydır. De ki: Yer-
 yüzünde gezip dolaşın da, Allah ilk baştan nasıl yaratmış bir
 bakın. İşte Allah bundan sonra (aynı şekilde) ahiret hayatını
 da yaratacaktır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir. O, dilediği-
 ne azap eder, dilediğini esirger. Ancak O’na döndürüleceksiniz.
 Siz ne yeryüzünde ne de gökte (Allah’ı) âciz bırakamazsınız.   203  Ankebut, 29/16-26.
             204  N. Mehmed Solmaz, İsmail Lütfi Çakan, Kur’an-ı Kerim’e Göre Peygamber-
 202  Mahmud, s. 116.  ler ve Tevhit Mücadelesi, İstanbul, 1984, s. 79.
   74   75   76   77   78   79   80   81   82   83   84