Page 274 - Hz_ibrahim
P. 274

272  Prof. Dr. Mustafa ERDEM                                                                                                    Hz. İBRAHİM  273


           yüzyıllarda başlamış. Musa’nın yazdığı beş kitabın İsraillilerin              gibi- nefislerine uyarak Allah’ın dininden uzaklaşmış, yaratı-
           Babil tutsaklığından kurtulup ülkelerine döndükten sonra ya-                  lışından gelen inanma ve tapınma olgusunu tatmin için, başka
           zıldığı herkesçe kabul edilmektedir. İşin ilginç yanı, Babil’e hep            varlıklara kutsiyet atfetmeye ve bu çerçevede başta putçuluk
           bilginler  tutsak  götürülmüş.  Onlar  da  orada  boş  durmamış,              olmak üzere çeşitli dinî inanış ve uygulamalara yönelmiştir.
           onların yazı ve dillerini öğrenerek Babil kitaplıklarını incele-              Bu batıl inanış ve uygulamalardan Arap Yarımadasında bulu-
           mişler. Bu yüzden özellikle Tekvin’in ilk ikinci bölümüne kadar               nan insanlar da etkilenmiştir. Yeryüzünün en kadim ve kutsal
           olan konular tamamıyla Sümer efsanelerinden alınmıştır… Bu                    mabedi olan Kâbe de kutsallığından bir şey kaybetmeden bu
           beş kitaptan sonraki konular da zaman zaman metinlerin bir                    batıl inanışların bir parçası hâline getirilmek istenmiştir.
           araya  getirilmesiyle  oluşmuş.  Bunların  hemen  hepsi  tarihsel
                                                                                         İnsanlığın ilk dönemlerinden itibaren hak ve batıl şeklinde
                  882
           yazılar.”   Dolayısıyla  Kur’an-ı  Kerim  Tevrat’tan  beslenme-
                                                                                         genel ifadesini bulan bu mücadele günümüze kadar gelmiş-
           miş, tam aksine onu düzeltmiştir.
                                                                                         tir. Cenab-ı Allah rahmetinin ve merhametinin sonucu olarak
           Çığ, “Muhammed zamanında içinde ve dışında olan üçyüz elli                    gönderdiği peygamberler aracılığıyla, doğru yoldan sapanları
           heykel kırılmış” diyerek kasıtlı olarak putları heykel şeklinde               hak dine davet etmiştir. Bu gelenek Hz. Muhammed’e kadar
           nitelemiştir. Oysa bu ifadenin hemen altındaki parağrafta “Bir                devam etmiş ve insanlığın son peygamberi olma şerefi ona
                                                                                                        884
           puta tapar mabedi olan Kâbe” ifadesi ile burada bulunduğunu                   nasip olmuştur.  İşte Hz. Muhammed de peygamber olarak
           iddia ettiği heykellerin put olduğunu itiraf etmiştir. Muhte-                 görevlendirilmeden önce insanlık, inanç ve uygulamalar yö-
           meldir ki o, putlara heykel tabirini kasıtlı olarak kullanmış                 nünden bunalıma düşmüş, kimisi kutsal kitaplarını bozarak
           ve günümüzde çeşitli amaçlarla yapılan heykellerin tapınma                    insan unsuru şeyleri kutsallaştırmış kimisi kendilerine hida-
           amacıyla yapılmadıklarını bilmezden gelerek put olabileceği                   yet rehberi olarak görevlendirilen insanı tanrılaştırmış kimisi
           iddiasında bulunmuştur.                                                       de kendilerini Allah’a yaklaştıracağı inancıyla kendi elleriyle
           “…Bir puta tapar mabedi olan Kâbe’nin tanrısal bir başlangıç                  yaptıkları putlara tapınmaya başlamıştır. Bu inanç ve uygu-
           olduğunu ispatlamak için, İbrahim ve İsmail hikâyesini buna                   lamaların tezahürü olarak Hz. Muhammed’in peygamberlikle
                                                                                         görevlendirildiği dönemde putperestlik yaygınlaşmış ve asır-
           bağlamak ona uygun görünmüş.” Kâbe, bir puta tapar mabedi
                                                                                         larca tevhit inancının kıblesi, simgesi ve Allah’ın evi olarak ka-
           değildir. O, Çığ’ın kendisinin de naklettiği bilgilerden hareket-
                                                                                                        885
                                                                                         bul edilen Kâbe  putlarla doldurulmuştur. Hz. İbrahim’den
                               883
           le itiraf ettiği şekilde  ilk insandan itibaren var olan, Allah
                                                                                         itibaren düzenli hac ibadetinin yapıldığı Kâbe ve çevresinin
           tarafından yapılması emredilen, insanlık tarihi boyunca Allah
                                                                                         putlarla dolu olması, tek Allah’a kulluğu emreden İslam dini-
           katında tek din olan İslam’ın ve tevhit inancının yeryüzündeki
                                                                                         nin peygamberi Hz. Muhammed ve onun yakınında bulunan
           sembolü olmuştur. Nitekim hanımefendi “Tek Tanrı için yapı-
                                                                                         ilk Müslümanları oldukça üzmüştür. Nitekim Peygamber’imiz
           lan bu binanın bekçiliği İsmailoğullarından başkasının eline
                                                                                         Hz. Muhammed’in Mekke’yi fethettikten sonra yaptığı ilk iş,
           geçmiş.” diyerek buranın puthane olmadığını kendisi de itiraf
                                                                                         Kâbe’yi  ve  çevresini  putlardan  temizlemek  olmuştur.  Ha-
           etmektedir.  Ancak  zaman  zaman  insanlar  -Muazzez  Hanım
                                                                                         884  Ahzab, 33/40.
           882  Çığ, s. 145-146.                                                         885  İbrahim, 14/37. Ayrıca bk. Bakara, 2/158; Al-i İmran, 3/96-97; Maide,
           883  Çığ, s. 153.                                                                 5/2, 97.
   269   270   271   272   273   274   275   276   277   278   279