Page 249 - Hz_ibrahim
P. 249

246  Prof. Dr. Mustafa ERDEM                              Hz. İBRAHİM  247



 Cenab-ı Allah, Nuh Tufanı’ndan sonra kumlar altında kalan   Hacer ile oğlu Hz. İsmail’i şimdiki Hatim’in bulunduğu yere
                                                        800
 ve yeri kaybolan Kâbe’yi yapmakla Hz. İbrahim’i görevlendir-  bırakır ve tekrar geldiği Şam bölgesine döner.  Hz. İbrahim
 796
 miş ve onun yerini işaret etmiş,  uzun yıllar geçtikten son-  daha sonra Mekke’ye onları ziyarete geldiğinde, eşi Hz. Hacer
 ra o, eski yerinde yıkılmış olan mabedin Hz. Âdem’den kalan   daha önceden vefat ettiği için oğlu İsmail ile birlikte kendile-
 797
 temellerini  yükseltmiştir.   Yüce  Allah  Kâbe’nin  yapılacağı   rine işaret edilen yeri kazarlar. Hz. Âdem’den kalan ve daha
 798
 yeri Hz. İbrahim’e gösterirken “Bana hiçbir şeyi eş tutma.”    sonra Hz. Şit tarafından yapılan binanın temellerini bulurlar
                                                                801
 emrini vererek yapılışındaki ana hedefin tevhit inancı olduğu   ve o temellerin üzerine günümüzdeki Kâbe’yi yaparlar.
 799
 vurgulanmıştır.     İbn Kesir, Tefsiri’nde bu konuda şu bilgileri nakletmektedir:
             “Yüce Allah’ın Mekke’yi göklerin ve yerin yaratılmasından önce
 Rivayetler muhtelif olmakla birlikte Hz. İbrahim, Kâbe’yi zi-
             haremgâh kıldığını gösteren birçok hadisi şerif bulunmaktadır.
 yaret  veya  aile  içi  huzurun  temini  bakımından,  eşi  Hz.  Ha-
             Nitekim Buhari ve Müslim’de varit olduğuna göre; Abdullah b.
 cer ve henüz ana sütü alan oğlu Hz. İsmail’i yanına alarak,
             Abbas, Resûlüllah’ın Mekke’nin fethi günü şöyle dediğini bildi-
 Burak adında kutsal bir binek aracılığıyla Şam bölgesinden
             rir: Doğrusu bu şehri Allah gökleri ve yeri yarattığı gün haram
 Mekke’ye gitmiştir. Mekke, o zaman çevresinde Amalikalıla-
             kılmıştı. Ve o, Allah’ın haram kılışı ile kıyamet gününe kadar
 rın oturduğu, selem ve semur denilen dikenli ağaçların bu-  haramdır. Bana da ancak günün birkaç saatinde helal kılındı.
 lunduğu çalılık bir yerdir.  Hz. İbrahim, Cebrail’e “İsmail ile
             Kıyamet gününe kadar orası Allah’ın haram kılışı ile haram-
 annesini bırakmakla emir olunduğum yer burası mıdır?” diye
             dır.”   “Yüce  Allah’ın  Mekke’yi,  gökleri  ve  yeri  yarattığı  gün
                802
 sorar. Cebrail de “Evet burasıdır.” cevabını verir.  Hz. İbrahim,
             haram  kıldığını  belirten  hadisler  arasında  bir  çelişki  yoktur.
 Allah’ın emri ile Kâbe’nin bulunduğu bölgeye gider. Eşi Hz.
             Çünkü İbrahim (as) Allah’ın bu hükmünü tebliğ etmiş ve orayı
             haremgâh kıldığını belirtmiştir.” 803
 riflerde Kâbe’den sonra içinde insanların Allah’a ibadet etmeleri amacıyla
 yapılan en eski ikinci mabedin Mescid-i Aksa olduğu (Buhari, “Enbiya”, 10,
             Yukarıda kısmen işaret edildiği üzere, Maturîdî gibi düşün-
 40; Müslim, “Mesacid”, 1, 2.) belirtilse de aralarında kırk yıllık bir zaman
 farkı olduğu yoruma muhtaç bir husustur. Zira nasıl ki Kâbe tarihi ile il-  meyenlerin açıklamalarına göre ayeti kerimede geçen “ilk ev”
 gili olarak İslam kaynaklarında verilen bilgiler Hz. Âdem öncesine kadar
             (mabet)  ifadesinden  onun  insanlık  tarihi  ve  ilk  peygamber
 gitmekte ise, Mescid-i Aksa ile ilgili olarak Yahudi kaynaklarında verilen
             Hz. Âdem’den itibaren insanlığın hizmetinde olduğu kanaati
 bilgiler de benzerlik arz etmektedir. Bunun yanında tarihî olaylar dikkate
 alındığında Mescid-i Aksa’nın yerinin tespiti ve planlaması Hz. Davud ile   oluşmaktadır. Hac suresinin 22/29. ayeti kerimesinde geçen
 başlatılmış, (II. Samuel, 7/1-13; I, Tarihler, 17/1-2) ve Hz. Süleyman zama-
             “el-Beytü’l-Atik”  ibaresi  onun  yeryüzünde  mevcut  olan  ma-
 nında yapılmıştır. (Nebi Bozkurt, “Mescid-i Aksa”, TDV İslam Ansiklopedisi,
 Ankara, 2004, s. 24/268-271.) Hz. İbrahim’in MÖ 2000’li yıllarda yaşadığı   betlerin ilki olması veya Hz. Peygamber’in “Yüce Allah Kâbe’ye
             el-Atik adını verdi. Çünkü onu zalimlerin/despotların zulmün-
 ve ondan sonra Hz. Musa başta olmak üzere pek çok peygamberin gön-
 derildiği ve Hz. Süleyman’ın da MÖ 973-933 (Günay Tümer-Abdurrahman   den korumuştur. Hiçbir zaman bir zorba ona galebe edememiş-
 Küçük, Dinler Tarihi, Ankara, 2002, s. 207-211) yılları arasında peygamber
 olduğu düşünülürse rivayetlerdeki kırk yıl rakamının yeniden değerlendi-
 rilmesi yararlı olacaktır. (M.E)
             800  Ezraki, s. 44.
 796  Ezraki, s. 38; Kutub, s. 10/224.  801  İbn Kesir, Tefsir, s. 2/559; Ezraki, s. 46; Heyet, Kur’an-ı Kerim ve Yüce Me-
 797  El-Beyhaki, s. 2/45.  ali, TDV Yayınları, Ankara 1993, s, 19.
 798  Hac, 22/26.  802  İbn Kesir, Tefsir, s. 2/ 548.
 799  Kutub, s. 10/224.  803  İbn Kesir, Tefsir, s. 2/ 549.
   244   245   246   247   248   249   250   251   252   253   254