Page 121 - Hz_ibrahim
P. 121

118  Prof. Dr. Mustafa ERDEM                              Hz. İBRAHİM  119


                                  352
 349
 hem de kendi inandığı Tanrı’nın vasıflarını anlatmıştır.  Bu   gördür mü? Nasıldır o?”  diye sormuştur.
 husus Kur’an-ı Kerim’de şöyle ifade buyrulmaktadır:
             Hz.  İbrahim  ve  Nemrud  arasında  gerçekleşen  tartışmanın
 “Hani  o,  babasına  ve  kavmine:  Neye  tapıyorsunuz?  demişti.   bundan  sonraki  kısmı  Kur’an-ı  Kerim’de  şöyle  beyan  edil-
 Putlara  tapıyoruz  ve  onlara  tapmaya  devam  edeceğiz  diye   mektedir: “Allah’ın kendisine mülk (hükümdarlık ve zenginlik)
 cevap verdiler. İbrahim: Peki, dedi, yalvardığınızda onlar sizi   verdiği için şımararak Rabb’i hakkında İbrahim ile tartışmaya
 işitiyorlar mı? Yahut size fayda ya da zarar verebiliyorlar mı?   gireni görmedin mi! İşte o zaman İbrahim: Rabb’im hayat ve-
 Şöyle cevap verdiler: Hayır, ama biz babalarımızı böyle tapar   ren ve öldürendir, demişti. O da: Hayat veren ve öldüren benim,
 bulduk. İbrahim dedi ki: İyi ama ister sizin ister önceki atala-  demişti. İbrahim: Allah güneşi doğudan getirmektedir; haydi
 rınızın; neye taptığını (biraz olsun) düşündünüz mü?  İyi bilin   sen de onu batıdan getir, dedi. Bunun üzerine kâfir apışıp kaldı.
 ki onlar benim düşmanımdır, ancak âlemlerin Rabb’i (benim   Allah zalim kimseleri hidayete erdirmez.” 353
 dostumdur). Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O’dur.
 Beni yediren, içiren O’dur. Hastalandığım zaman bana şifa ve-  Hz. İbrahim bu açıklamasıyla, bir tartışmadan ziyade, Allah’ın
 ren O’dur. Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O’dur. Ve   mekândan, beşerî sıfatlardan ve şekilden münezzeh olduğu-
             nu belirtmiştir. O’nu, daha iyi ve açık bir şekilde tanıtabilmek
 350
 hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O’dur.”
             için görülen ve âlemde bulunan varlıkların kendi kendine ol-
 Bu açıklamaların Hz. İbrahim’in Nemrud ile mücadelesinde   masının mümkün olmadığını, onları yaratan, yaşatan ve öl-
 veya babası ve kavmi ile tartışırken söylenmiş olması ihtimal   düren bir kudret ve varlık olduğunu ispat etmek, tabiat olay-
 dâhilindedir.  Toplanan  halk  bu  tartışmalardan  sonra  Nem-  larıyla  da  bunu  delillendirmek  istemiştir.  Fakat  bu  kendini
 rud’un  Hz.  İbrahim’e  nasıl  bir  muamele  yapacağını  merak   bilmez mağrur ve cahil kral, herhangi bir karşı delil ve açık-
 etmiştir. Nemrud, toplumunun diğer bireylerinin yaptığı gibi   lamada bulunmadan kendisinin de yaşatan ve öldüren oldu-
 Hz. İbrahim’in de secde ederek kendisini Tanrı olarak kabul   ğunu iddia etmiştir.  Aslında insanları öldürme ve diriltme
                               354
 etmesini istemiştir. Kavminin işlediği günahlara ortak olma-  gücüne sahip olmadığını bildiği hâlde, Nemrud sahip olduğu
 yarak Hz. İbrahim, onun da diğer insanlar gibi Allah’ın kulla-
             saltanatı ve iktidarını kaybetme korkusuyla konuyu farklı bir
 rından biri olduğunu ve ona secde etmeyeceğini bildirmiştir.   355
             alana çekmiştir.
 Bunun üzerine Nemrud, ona kabul ettiği ve insanları Tanrı
             Tefsircilerin bildirdiklerine göre Hz. İbrahim’in Allah’ın diril-
 olarak kabul etmeye davet ettiği Allah’ın kim olduğunu sor-
 muştur. Hz. İbrahim, “Seni yaratan, rızıklandıran, öldüren ve   ten ve öldürün olduğu şeklindeki vasıflarını söyledikten son-
 yaşatan, senin ve bütün insanların kaderi elinde olan varlıktır.”   ra Nemrud’un iki adam getirttiği, birini idam edip diğerini sa-
 demiştir.  Nemrud Hz. İbrahim’e “Senin şu ibadet etmekte ol-  lıverdiği, işte gördün mü diyerek kendini Tanrı yerine koyup
 351
 duğun ve halkı da, ona ibadete davet ettiğin, başkalarına karşı   tehditler savurduğu iddia edilmiştir. Razi, bu tür yorumların
 kudretinin ululuğundan ve üstünlüğünden söz ettiğin ilahını   uzak bir ihtimal olduğunu, Hz. İbrahim’in burada kastının di-

             352  Köksal, Peygamberler Tarihi, s. 1/155.
 349  Şihava, s. 2/125-126.  353  Bakara, 2/258.
 350  Şuara, 26/70-82.  354  İbn Kesir, Kısas, s. 1/129.
 351  Şihava, s. 2/125-126.  355  Kur’an Yolu, s. 1/409.
   116   117   118   119   120   121   122   123   124   125   126