Page 20 - Microsoft Word - orjinal
P. 20

20                          GÖNÜL SOHBETLERİ

                            ve onu doğru olarak kabul etmek, güvenmek, inanmak, boyun eğmek ve
                            güven vermek anlamlarına gelmektedir.  Din terminolojisinde ise Allah’a
                            ve Peygamberimiz Hz.  Muhammed  (sas)’ın Allah tarafından bidirdiği
                            kesin olarak belli olan şeylere tereddütsüz inanmak, bunların gerçek ve
                            doğru olduğunu hiçbir şüphe duymaksızın kalb ile tasdîk ederek, dil ile
                            itiraf etmektir.
                                İslam Dininin iman esasları hem Kur’an ayetlerinde, hem de Hadis-i
                            Şeriflerde belirtilmştir. Hz. Peygamber (sas), bu esasları Cibril Hadisi
                            olarak bilinen hadiste Cebrail (as)’ın “iman nedir” sorusu üzerine şöyle
                            saymıştır; “İman, Allah’a,  meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine,
                            âhiret gününe inanmandır, aynı zamanda kadere, hayır ve şerrin Allahdan
                            olduğuna inanmandır.”
                                Hz. Peygamberin bu  hadiste belirttiği esaslar Kur’ân-ı Kerimde de
                            benzer şekilde sayılmaktadır. Bakara suresi 177 ve 284, Nisa suresi 136.
                            âyetlerde “Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine ve âhiret
                            gününe” îmân edilmesi emredilmektedir. Kur’ân’da birçok âyette de,
                            “kadere îmân” ifade edilmektedir. Kur’ân’a îman etmek, sayılan bu esas-
                            larla birlikte kader, hayır ve şerrin Allah’tan olduğuna da inanmayı gerek-
                            tirmektedir.  İman’ın  geçerli olabilmesi için, imânda  şüphe olmamalı,
                            imân edilecek şeylerin hepsine inanılmalı, yeis (ölüm hali) halinden önce
                            îmân edilmeli, imâna şirk karıştırılmamalı, inanılan esaslar kalp ile tasdîk
                            edilmeli, Kur’an ayetleri ve dini hükümler alay konusu yapılmamalıdır.
                                Îman edilmesi gereken şeylerin tamamına şüphesiz ve kesin olarak
                            îmân edilmesi gerekir. Şüphe ile îmân bağdaşmaz. Yüce Allah; “Mümin-
                            ler ancak Allah’a ve Peygamberine îmân eden, sonra şüpheye düşmeyen,
                            .... kimselerdir. İşte (îmân iddiasında) doğru olanlar (sâdıklar) bunlardır”
                            (Hucûrat Suresi, 49/15) buyurmuştur.
                                İman edilecek şeylerin bir kısmına îman edip bir kısmına îmanı et-
                            memek geçerli bir iman değildir. Çünkü inanma, bütünlük içinde inanıla-
                            cak esasların hepsini kapsamaktadır. Kur’an peygamberlerden bir kısmını
                            kabul edip, bir kısmını reddetmeyi küfür olarak bildirmektedir (bkz. Nisa
                            sûresi: 150-151). Allah, inananları “...İlimde  ileri gidenler, “Ona
                            (Kur’ân’a) îmân ettik. Hepsi Rabb’imiz katındandır” derler” (Âl-i İmrân
                            sûresi: 7) şeklinde kitabın hepsine inananlar olarak bildirmektedir.
                                Ölüm anında ve yaşamanın mümkün olmadığı anlaşıldığı, canın bo-
   15   16   17   18   19   20   21   22   23   24   25