Page 323 - hz_musa
P. 323
322 Prof. Dr. Mustafa ERDEM
Bu Firavun, bu görünmez kaza, bu saklı bela,
Ki bir zaman tapılıp dendi: “Rabbuna’l-âlâ…”
Ne intikam-ı İlahi, ne sermedi hüsran:
Gelen geçenlere ibret, yatar sefil üryan!
Soyulmadık eti kalmış, bilinmiyor kefeni;
Açıkta, mumyası hala dağılmayan, bedeni. 1202
Firavun’un Boğulduğu Yer
Kur’an-ı Kerim’de Firavun kıssası şöyle özetlenmektedir:
“Andolsun biz Musa’yı, Firavun’a ve onun ileri gelen adamlarına
mucizelerimizle göndermiştik. O da onlara, ‘Ben âlemlerin Rab-
binin elçisiyim.” demişti. Musa onlara mucizelerimizi gösterin-
ce alay edip gülmeye başladılar. Biz onlara birbirinden üstün
birtakım mucizeler gösterdik (yine de kabul etmediler). Ayrıca
tövbe edip günahlarından dönsünler diye başlarına birtakım
felaketler de getirdik. Onlar (bu felaketlerden sonra Musa’ya)
‘Ey seçkin insan! Rabbinin sana verdiği peygamberlik hatırına
bizim için O’na dua et. Biz artık senin gösterdiğin yoldan gi-
deceğiz.’ dediler. Fakat biz onları felaketten kurtarınca da he-
men sözlerinden caydılar. Firavun kavmine şöyle haykırdı: ‘Ey
kavmim! Şu Mısır ülkesinin hükümranlığı bana ait değil mi?
Ayaklarımın altından akan şu ırmaklar benim değil mi? (Benim
ne kadar güçlü olduğumu, Musa’nın ise hiçbir gücünün olma-
dığını) görmüyor musunuz? Yoksa ben, meramını anlatmaktan
aciz olan şu zavallı adamdan daha üstün değil miyim? Madem
öyle, (Tanrısı tarafından) boynuna altından gerdanlıklar, kol-
larına bilezikler takılsa ya! Yahut yanında melekler bulunsa
ya!’ Firavun (bu ve benzeri sözlerle) kavmini etkisi altına aldı
ve hepsi de ona boyun eğdi. Zaten onlar yoldan çıkmış bir top-
lumdu. Nihayet onlar (Musa’ya direnerek) Bizi öfkelendirince,
hak ettikleri cezayı verdik. Ve hepsini suda boğduk. Biz onları,
1202 Mehmet Akif Ersoy, Şiir Külliyatı, Safahat, Haz. Necmettin Turinay, Anka-
ra, 2011, s. 1262-1264.