Page 189 - hz_musa
P. 189

188  Prof. Dr. Mustafa ERDEM



           Fakat Firavun, inanma yerine ya merakla ya da sınama adına
           ona alaycı ve küçük düşürücü bir şekilde; “İddia ettiğin gibi
           bir mucizeyle geldiysen söylediklerinin doğruluğunu göstermen
           bakımından onu bir de benim huzurumda göster bakayım.” de-
                 707
           miştir.
           “(Firavun ve çevresindekiler) iman etmeyi kibirlerine yedireme-
           diler; çünkü onlar günaha gömülmüş kimselerdi. Öyle ki, ken-
           dilerine  katımızdan  hakikat  geldiğinde,  bu  apaçık  bir  ‘büyü!’
           dediler.”     Gerçek  şu  ki,  Biz  Firavun’a  delillerimizin  hepsini
                  708
           gösterdik, fakat o bunların tamamını yalanladı ve inkârda di-
           renmeye devam etti. Dedi ki: ‘Ey Musa! Yoksa sen buraya, elin-
           deki şu sihirle bizi kendi topraklarımızdan çıkarmak (ve yeri-
           mize geçme)k için mi geldin? Hiç şüphen olmasın ki biz sana,
           senin  sihrine  benzer  bir  sihirle  karşılık  vereceğiz.    Aramızda
           bir buluşma zamanı belirleyelim ve biz de caymayalım sen de
           cayma. Seçeceğimiz yer (herkesin gelip görebileceği) uygun bir
           yer olsun.’ Musa, ‘Buluşma zamanımız şenlik günü olsun, bütün
           insanlar da kuşluk vakti orada toplansın.’ dedi.”
                                                      709
           Kur’an-ı Kerim’in ısrarlı bir şekilde vurguladığı hususlardan
           birisi, Hz. Musa’nın Firavun ile konuşmasında herhangi bir si-
           yasi mesaj vermediği halde Firavun ve adamları konuyu Fira-
           vun’un saltanatının elinden alınması ve yurdundan çıkarılma-
           sı  şeklinde  değerlendirmiştir.  Bu  konuda  onların  telaşlarını
           doğru anlamak mümkündür. Zira Hz. Musa’nın peygamberlik
           iddiası, başlı başına sosyal, siyasal ve politik hayatı ve yapıyı
           doğrudan ilgilendirmektedir. Çünkü onun görev sorumluluk
           alanı,  mevcut  siyasi  ve  sosyal  yapıyı  doğrudan  değiştirecek
           birtakım  söylemlerle  muhataplarının  huzuruna  çıkmıştır.
           Çünkü  o,  herhangi  bir  kimsenin  vesayetiyle  değil  doğrudan
           Cenab-ı  Allah’ın  temsilcisi  olarak  görev  almış,  başkalarının
           emri altında ve onlara uyumlu bir şekilde sorumluluk altına

           707   Sabunî, s. Fasikül, 4/34.
           708   Yunus, 10/75-76.
           709   Taha, 20/56-59. Ayrıca bk. Yunus, 10/75-78.
   184   185   186   187   188   189   190   191   192   193   194