Page 147 - hz_musa
P. 147
146 Prof. Dr. Mustafa ERDEM
dır, ona dayanırım, onunla koyunlarıma ağaçlardan yaprak
540
silkelerim, ayrıca onunla başka işler de yaparım.” şeklinde
kapsamlı bir cevap vermiş ve ne için yanında taşıdığını açık-
lama ihtiyacı hissetmiştir. Böylece o, manevi huzurda bulun-
manın, aracısız olarak doğrudan O’nunla konuşmanın hazzını
daha fazla almanın gayreti içinde olmuş, kısa bir cevap yerine
süreyi uzatmıştır. Cenab-ı Allah onun elinde tuttuğu şeyin asa
olduğunu bilmektedir. Fakat Hz. Musa onun manevi yönünü,
başka hangi işlerde kullanılacağını bilmemekte sadece ayeti
kerimede işaret buyrulan maddi yönlerinden söz etmektedir.
Bu soru, onun elindekinin asa gibi görünmekle birlikte Hz.
Musa’nın zaman zaman onun aracılığıyla mucizeler göstere-
bileceğini bildirmek, onun bu mucizelere her an hazır olması
gerektiğini vurgulamak, bu kuru ağacın yılana dönüştürüle-
rek Cenab-ı Allah’ın kudretinin onda tecelli edeceğinin göste-
541
rilmesi amacıyla sorulmuştur.
“Şimdi asanı yere bırak.’ Musa (yere bıraktığı) asasının yılan
gibi hareket ettiğini görünce, korkup arkasına bakmadan kaç-
maya başladı. Allah, “Ey Musa! Geri dön, korkma, sen gerçek-
542
ten güvendesin’ dedi.” Yılan bütün azametine/büyüklüğüne
rağmen çok çevik hareket edince Hz. Musa korkup kaçmaya
başlamış, bunun üzerine Cenab-ı Allah Kendi katında/yanın-
da peygamberlere korku olmayacağını, onların güvende ol-
duklarını söyleyerek onu sakinleştirmiştir. “(Sonra) Allah
543
şöyle buyurdu: ‘Tut onu, korkma! Ben onu eski haline döndü-
544
receğim.” Bunun üzerine Hz. Musa elini yılanın ağzına do-
kundu ve yılan eski haline dönüştü. “Şimdi de elini koynuna
545
sok, kusursuz bir şekilde bembeyaz (ışıl ışıl) çıkacaktır. Korku-
dan açılan kollarını kendine çek, indir, sakin ol. Bu iki mucize
540 Taha, 20/18.
541 Mevdudî, s. 3/243; Sabunî, 8. Fasikül, s. 56; Mutavi’, s. 43.
542 Kasas, 28/31; Ayrıca bk. Taha, 20/20; Neml, 27/10.
543 İbn Kesîr, Kasas, s. 272; Ebussuud, s. 6/512-513.
544 Taha, 20/21.
545 İbn Kesîr, Kasas, s. 272; Sabunî, s. 11. Fasikül, s. 36.