Page 194 - Microsoft Word - orjinal
P. 194
194 øSLÂM HUKUK FELSEFESø
III- Fiillerde Kasıt
A. øúler Maksatlarına Göredir
ønsanın yaptı÷ı her iúin mutlaka kendi iradesinden kaynaklanması,
yani o iúin kendi seçimiyle olması gerekir. ørade, fiile amaçlanan bir
hedef için yönelir ki, bu da kast veya niyettir. O halde kasıt veya niyet,
fiile yönelmiú irade; baúka bir ifadeyle, iradenin fiile yöneltilmesi
demektir. Örne÷in bir kiúi, di÷erini vurmak için kurúun atsa ve kurúun
da isâbet etse, iradesini kurúun atma yönünde kullanmıú ve vurmayı
kastetmiú olur.
Psikolojide, iradeden önceki hazırlık eylemleri ve iradeye tâbi olan
uygulamaya yönelik eylemlerin kısımları vardır. Konuyu daha fazla
geniúletmeye gerek olmadı÷ı düúünüldü÷ünden burada sadece kastın
60
mertebeleri belirtilmekle yetinilecektir. Nitekim es-Subkî’ kastı, gü-
nahlar alanında bazı kısımlara ayırmaktadır: Ona göre kasıt; hâcis,
hâtır, hadîsu’n-nefs, hemm ve azm olmak üzere beúe ayrılır.
Hâcis, fiili iúleme fikrinin ilk olarak akla düúmesidir. Bunu hâtır
takip eder ki, o da fiili yapma düúüncesinin kiúinin içinden geçmesidir.
Her iki aúamadan sonra hadîsü’n-nefs gelir. Bu ise düúünceyi gerçek-
leútirip gerçekleútirmeme arasındaki tereddüt halidir. Sonra hemm
safhası gelir ki, o da, fiili terk etmek yerine gerçekleútirmeyi tercih
etmektir. Son olarak kasıt, azm ile tamamlanır. Bu da fiili yapmaya
kesin olarak karar vermek ve bunda kararlı olmaktır.
Hâcis ve hâtır iste÷e ba÷lı olmadı÷ından, kiúi bunlardan dolayı
sorumlu tutulmaz. Aynı úekilde kiúi, Hz. Peygamber’in (s.a.s), “Üm-
61
metimin içinden (nefsinden) geçirdikleri affedilmiútir” sözünden do-
layı hadîsu’n-nefs’ten de sorumlu de÷ildir. Hz. Peygamber’in (s.a.s),
“øyili÷i yapmayı istemekten dolayı bir sevap yazılır. Kötülü÷ü yapmayı
62
istemekten dolayı ise günah yazılmaz” hadisine dayanarak, hemm
sebebiyle de kiúi muaheze edilmez. Azm konusunda ise görüú ayrılı÷ı
bulunmaktadır. Ancak burada konuyu açıklama imkânımız bulunma-
maktadır.
60 es-Subkî, el-Halebiyyât; es-Suyûtî, el-Eúbâh, s. 25.
61 el-Gazâlî, øhya, III, s.36. Bu anlamda bir hadis de el-Buhârî’de vardır. Bkz. el-Aynî,
Umdetu’l-Kârî, XXIII, s.188.
62 es-Suyûtî, el-Eúbâh, s. 25.