Page 88 - Microsoft Word - orjinal
P. 88
88 GÖNÜL SOHBETLERİ
Türkiye ve İslam Alemi (1)
T ürkler, İslam ile Emeviler döneminde tanışmış, ancak onların
baskıcı rejimleri sebebiyle kitlesel olarak bu dini kabul etmemiş-
lerdir. Abbasiler döneminin yapıcı davranışları neticesinde kendi dini
inanışları ile arasında benzerlikler bulunan İslam’ı toplu olarak etmeye
başlamışlardır. Bu süreç Türkler’in Anadolu’ya girişine kadar da devam
etmiştir. Bunun sayısız delillerinden iki tanesi Karahanlılar Devletini ku-
ran Karluk Boyunun lideri Satuk Buğra Han’ın İslam’ı kabul edip daha
sonra Kurultay üyelerini ve halkını bu dine çağırarak İslam’a girişleri ile
Malazgirt’ta Bizans Ordusunu yenerek Anadolu’nun kapılarını açan Al-
parslan’ın dedesi Selçuk Bey’in, Seyhun nehri kenarındaki Cent şehrine
(960 MS) göç ettikten sonra, burada tanıdığı eski inanışlarıyla benzerlik
gösteren İslam’ı kabul etmesidir. İslam Toplumları içinde lider konumuna
gelerek 900’lü yıllardan itibaren de İslam’ın bayraktarlığını üstlenenen
Türkler, bu dini kabul ettikleri dönemden itibaren de Orta Asya’dan Bal-
kanlara kadar uzanan geniş bir coğrafyada, İslam’da kendi anlayışlarını
aksettiren bir tarz geliştirmişler ve bunu hakim kılmışlardır. Bu anlayış,
başka din-inanç mensuplarına karşı takınılan tavırdan, kişisel hayata, iba-
detlerin yapılmasına, dini bayramlara, toplumsal ahlaktan, bireysel ahlaka
varıncaya kadar üretilen bir takım kültür unsurları ve anlayış biçimiyle
Arapların İslam anlayışı ve uygulamasından bariz özelliklerle ayrılmıştır.
Bu anlayış farklılıklarından bazılarını şu şekilde sıralayabiliriz.
1. Türkler, yaşadıkları bütün bölgelerde, İslam düşünce ekollerinden
metot olarak akıl ve kanaat anlayışını ön plana çıkaran, verdiği fetvalar
ve uygulamaları ile daha gerçekçi ve insani temele oturan, yöreselliği ve
kamu yararını dikkate alan Hanefilik ve Maturidiliği benimsemişlerdir.
Bu, Türklerin, İslami anlayışında ve yorumunda, daha realist, daha pratik,
daha toleranslı ve daha akılcı olmalarını sağlamıştır. Yine bu anlayış se-
bebiyledir ki dini insanların Yaratıcısı, kendileri, toplum ve evrenle barış
içinde yaşamalarına katkı sağlamak için gönderilen ilahi bir sistem olarak